TÜRK ÇAYI - JAPON ÇAYI



                                                     
Yayınlanmış fotoğraflarına baktığınız zaman Japon çay tarımının çok çok ilerde bir tarım teknolojisine sahip olduğu kararına varabilirsiniz. Son derece düzgün budanmış çay ağaçları sanki yol boyunca sıralanmış süs bitkilerini andırıyor. Sıra, sıra dizilmiş muntazam çay setleri tablo gibi geliyor gözünüze. Ne muhteşem bir çalışma. Biz bu görüntü ile büyüleniyoruz. İşi bu yönü ile algılıyoruz.

Öylesine büyük övgüler savuranlara şahit oldum ki, bizim çay sektörümüzü adeta yok saydılar.

İşin aslı bu değil. Japonya da çay makineleri üreten bir firmayı ziyaretimiz esnasında, çay budama makinelerinin, çay toplama makinelerine hazırlık amacı taşıdığını, bütün olayın çay filizlerini daha kolay toplamaktan ibaret olduğunu fark ettik.

Yalnızca çayı daha kolay toplama stratejisi, çayın kalitesi ile, aromasının daha iyi yapılması ile, ya da içimi güzel çay üretilmesi ile hiç alakası yok.

Bir çay budama makinesi alacaksınız, çay bahçenizi süs bitkileri gibi güzel bir görüntüye kavuşturacaksınız, ardından çeşit çeşit çay toplama makinelerini sunulacaklar. Hangisini beğenirseniz onu satın alacaksınız. Bir ihtiyaç hissi veren pazarlama stratejisi.

Peki bizim çayımızın nesi eksik.

Bence eksiği yok fazlası var. Fabrika yetkilileri bize ilaçlama makinelerini de satmak istediklerinde, Türkiye çay sektöründe ilaç kullanmıyor dedik şaşırdılar.

Aynı çay bahçelerine sahibiz. Rizedeki çay ağacı ile Kikugawa-city deki çay ağacı aynı. Kikugawa-city deki çay ağacı biraz süslenmiş, biz henüz bu süs kısmı ile ilgilenmemişiz.

Afrika da çay elle toplanıyor, bizde makasla. Hindistan da çoğunlukla makine ile. Satış fiyatları caysiad.org.tr adresinden görüleceği gibi aşağı yukarı aynı. Japonya dahil her ülke çayını ihraç ediyor biz edemiyoruz,

Çayımız mı kalitesiz ?

Ya da japon çayını bu kadar pahallı yapan ne?  

İşin içine girdiğiniz zaman ve olaya pazarlama penceresinden baktığınız zaman, işin bir sürü organize hikayeden yola çıkmış pazarlama teknikleri olduğunu görüyorsunuz. Bir dizi menkıbe ve uçurulmuş çay fiyatları. Çay satın alırken hangi menkıbeye ne fiyat ödeyeceğinize karar vereceksiniz.

Elle toplanıyormuş da krallar içiyormuş. Al sana elli gramı elli dolar çay.

Ülkemizde yıllarca çayımızı elle topladık, krallara layık idi amma en ucuz fiyattan bile ihraç edemedik. İş pazarlama taktiklerinden geçiyor.

Ben siyah altınımızın dünyanın en iyi aromasına sahip çay olduğunu biliyorum. Çünkü ben buna inanıyorum. İlaç kalıntısı yok. İçtiğimde vücudumda allerji yapmıyor.

Japonlar soğuk içecek makinelerine demlenmiş çayı doldurmuşlar. Yirmi çeşit içecek varsa on beşi şekersiz çay. Japon halkında gram yağ yok. Bu alandaki tercihleri hayranlık uyandıracak düzeyde.

Çay sektörünü baştan aşağı elden geçirilmeli ve yeni bir özgüveni yüksek bakış açısı getirilmeliyiz. Bu alanda önemli yatırımlar yapmamız ve çayımızın geleceğini yeniden yazmamız gerekiyor.

 Elimizdeki siyah altın bu yüksek özgüveni hak ediyor.

Çünkü her şeye sahibiz, pazarlama stratejisi dışında.

Belki de malımız da bize gülüyordur. Ve şöyle diyordur,

Ben dünyanın en üstün olan çaylarındanım amma sahibim bana güvenmiyor!

Sabırla bekliyorum, bir gün bana inanacak eminim.