
Doğu Karadeniz’de çay tarımı, eğimli olan, makineli tarıma elverişli olmayan arazi yapısına rağmen bölgenin en yaygın gelir kaynaklarından birisidir. Ancak artan ekonomik baskılar, ne kadar fazla gübre kullanırsam verimi o kadar artırırım inancı kontrolsüz gübrelemeyi yaygınlaştırmış, çay bahçelerinin dere yataklarına ve içme suyu kaynaklarına çok yakın alanlara kurulması sebebiyle çevresel riskleri de beraberinde getirmiştir. Su kaynaklarında, doğal koruma kuşaklarının ihlali kirleticilerin suya doğrudan taşınmasını sağlamıştır. Bu durum hem ekosistemi, hem de insan sağlığını tehdit eder hale gelmiştir.
Su kaynaklarının hemen çevresine kurulan çay bahçeleri, yağışlı iklim nedeniyle yüzey akışını artırarak kimyasal gübrelerin doğrudan derelere taşınmasını, içilen sulara karışmasını kolaylaştırmıştır.
Kimyasal gübrelerin yoğun ve kontrolsüz kullanımı, toprakta nitrat ve ağır metal (ör. kadmiyum) birikimini artırmıştır.
Nitrat içeren suyun tüketilmesi “mavi bebek sendromu”, tiroit problemleri ve bazı kanser türleri gibi ciddi sağlık risklerini de beraberinde getirmiştir.
Kirli su, hem içme hem de tarımsal sulama açısından önemli bir halk sağlığı tehdidi oluşturmaktadır.
Kısa vadede verim artışı sağlandığına inanılsa da, uzun vadede toprak kalitesini düşürüyor ve çay bitkisinin kök gelişimini olumsuz etkiliyor.
Çay tarımı, kontrollü yapıldığında doğayla uyumlu bir üretim biçimi oluşturur. Toprağı erozyon riskinden korur. Çayın tüketilmesi ise insan sağlığına olumlu katkılar sağlar.
Ancak su kaynaklarının koruma şeridi içinde çay bahçelerinin kurulması ve plansız gübreleme uygulamaları, sürdürülebilir tarım ilkeleriyle çelişmektedir. Mevcut uygulamalar yalnızca çevreyi değil, çiftçinin kendi sağlığını ve gelecekteki yaşam kalitesini de tehlikeye atmaktadır.
Mevcut tablo üretici açısından şu soruyu akla getiriyor. Sağlığı bozulan kişi için iyi para kazanıyor olmasının kendisine ne faydası olabilir?
Her şeyden önce sağlık.
İngilizce


