ORGANİK GÜBRE SİHİRLİ DEĞNEK Mİ?

Organik çay üretim kararı üreticiyi ilgilendirdiği kadar, tüketiciyi de ilgilendiren çok önemli bir adımdır. Yediğimiz, içtiğimiz gıdaların içeriklerini tartıştığımız günümüzde topraklarımızı sağlığına kavuşturmak ve onlardan doğal ürünler elde etmekten daha önemli hangi adımı atabiliriz?

Müstahsil organik çay üretimi kararına olumlu bakarken, nasıl geçileceğine dair hala netleştirilemeyen yol haritası yüzünden bir kafa karışıklığının içine düşmüş durumdadır. O, satın alacağı 25.5.10 gibi katı gübrenin organik olacağını ve tıpkı kompoze gübre gibi çaylıklara kolayca atılacağını ve iş yükünde bir değişiklik olmadan kullanılacağını sanıyor. Sürecin böyle işleyeceğine, bütün hünerin organik gübrede olacağına inanıyor. Organik gübre sihirli değnek gibi bir şey.

Oysa incelediğinizde işin böyle olmadığını anlıyorsunuz.


Bilim adamları yapılan çalışmaların bu beklentiye cevap veremeyebileceğini öngörüyor.  Doğada organik manada 25 Azotun bulunmasının çok zor olduğunu ve en yüksek oranda azot ihtiva eden hayvansal ürünlerin bile 3 azot ihtiva ettiğini bildiriyor. 25.5.10 Kompoze gübrenin bünyesinde % 25 oranında bitki tarafından alınabilir azot (N), % 5 oranında fosfor (P2O5) ve % 10 oranında potasyum (K2O) bulunuyor. Fosfor ve potasyum doğadan temin edilse bile azotun edinme maliyetinin çok yüksek olabileceğini ve müstahsil için  verim / fiyat  dengesinde tercih edilemiyebileceğini ifade ediyor. 

İşi bilenler, organik üretimin aslında yıllar öncesinde olduğu gibi çok büyük bir maliyet istemediğini, işi tarım olanlar için ise maliyetsiz bir alan olduğunu söylüyor. Bir miktar emek ile insanın hem kendi ekonomisine ve hem de ülke ekonomisine katkıda bulunması mümkün. Toprağı kazmak, havalandırmak ve sağlıklı hale getirmek işin ilk adımını oluşturuyor. İkinci adım ise hayvan beslemek ve onun gübresini toprağın üzerine yaymak. Organik çay üretmek istiyorsanız yapmanız gereken sadece bu. 

Bumerang gibi, devran döndü ve 1960 li yıllarda üreticilerin yaptığı işlerin aynısını yapmak yeniden gündem oldu. Organik ürün üretmek aslında bu teknolojik çağda, doğa ile iç içe yaşamak gibi bir şey. İnsanın kendisi için seçeceği yeni bir yaşam tarzı.  Hükümetin hayvancılığı geliştirme gayreti ve halka sunduğu teşvikler bu anlamda çay üreticisi içinde bir ikramiye oluşturuyor. 

Bu teşvikler, gençlerin tarımı iş olarak seçmesi ve bu alanda kendilerine hedef koyması için bir fırsat.  Yeterli çay alanı yoksa çay alanlarını kiralayarak imkanlarını genişletebilirler. Bilim adamları gelecekte en önemli alanın tarım ve hayvancılık olacağını iddia ediyor. Bir kasa organik ürünün bir bilgisayardan daha değerli hale geleceği günlerin uzak olmadığını söylüyor. 

Birilerini idare etmek için iş beklemek yerine eldeki bedava imkanları kullanarak geleceğin akılcı kararını vermek çok daha kolaydır. Günümüz gençleri insanları yönetmenin zorluğundan uzaklaşarak, bitkileri ve hayvanları yönetmenin, toprakla dost olmanın ve hayvanlarla konuşarak yaşamanın ne kadar rahat ve stressiz olduğunun tadına varmalı.  Dünyanın dört bir yanında en huzurlu insanlar diye gösterilen grubun aslında bu insanlar olduğunu bilmeli.

Şimdi köyünde sadece üç dönüm çay bahçesi olan bir genç insanın beklide aklına getirmek bile istemediği bir hesabın içine girelim ve sadece üç dönüm çayı ve iki süt ineği olan bu ailenin aylık gelir gider hesabını çıkaralım.

Üç dönüm çay bahçesi yıllık ortalama 10 ton çay filizi verir. Bugün için bedeli 21.300 TL dir. Süt ineğinin de günlük ortalama 15 kg süt verdiğini, bunun 5 kg lık kısmının kar kaldığını düşünelim. Yıllık getirisi 14,600 Tl dir. (litresi 4 TL) 

Sadece iki kişi olan bir aile için çok az bir emekle üstesinden gelinecek bu işlerin yıllık getirisi 35,900 TL ve aylık getirisi ise 2991 Tl eder. Bu ücret günümüz şartlarında az bir zahmetle elde edilebilecek çok iyi bir ücret sayılabilir. Artırılması ise kişilerin kendi elindedir.

Başkasının işinde yükselmek için sarf edilecek emek ve gücü, kendi işinde sarf ettiğinde ise aileler misli, misli daha fazla kazanç elde edebilirler.

Hayvanların yavrulaması ve çoğalmasının getirisi, sütün yağ, peynir gibi farklı ürünlerde değerlendirilmesinin getirisi hesaba katıldığında daha iyi bir gelecek oluşturacağı aşikardır. Sadece bu hesap bile gençlerimizin aslında ne kadar güzel ve verimli bir işe sahip olduklarını gösteriyor.   

Bu gün, hayvan yetiştirilmesi için mera vasfı olan yaylalarımız, hali vakti yerinde insanların sayfiye yeri haline gelmiştir. Hayvanlarını yaylaya çıkaranlara buraları kokutma diyecek kadar ileri gidenler bile var.

Bir zamanlar gelinin sandığına sebze tohumu koyarak onu koca evine gönderdiğimiz ananelerimiz kayboldu. Bu gün sandıklara tohum koysak beklide bize banaz diyecekler. Şehirlerde bir anket yapsak ve nüfusun yüzde kaçının ekip biçmeyi bildiğini sorgulasak muhtemelen hayal kırıklığına uğrarız.

Dağ gibi büyümüş GDO’lu karpuz kabuğunun gölgesinde güneşleneceğimiz günlere doğru doludizgin gidiyoruz.

Ancak, her şey değişse de bir şey hiçbir zaman değişmeyecek. O da yaşamak için yemek zorunda olduğumuz ve sağlıklı yaşamak için ise organik beslenmemizin gerekli olduğudur.