TÜRK ÇAYI’NIN ALAMETİ FARİKALARI

Market raflarından bir paket çay satın aldığınızda hangi lezzeti tadacağınızı bilirsiniz. Seksen yıldır çay üretilen ülkemizde seksen yıllık tecrübeye sahip çay sektörümüz muhtemelen size bu güne kadar olumsuz anlamda hiç bir zaman hayal kırıklığı yaşatmamıştır. Satın aldığınız her paket çay beklentinize cevap vermiş ve Türk çayının hiç değişmeyen lezzetini tatmanıza imkan sağlamıştır.

Hiç kuşkusuz bir malın değerini o malın özellikleri belirlemektedir. Biz bunlara alameti farikalar diyoruz. Piyasada dolaşan birçok gıda maddesi bilinirliği yüksek marka değerlerine sahiptir ve yüzlerce yıldır üretilmesine rağmen marka değerlerinden hiç bir şey kaybetmemiştir. Alameti farikası belli olan bu malların müşterileri emindirler ki, bu mallar yüzlerce yıl önce nasıl üretiliyor idiyseler, bu günde aynı özelliklere sahip olarak üretiliyorlar.Bu istikrardır.

Türk çayının da bilinen bazı özellikleri yani alameti farikaları vardır.

Biz bunları şöyle sıralamaktayız;

  • Türk çayını demleme suyu ile buluşturmadan önce soğuk su ile yıkadığınızda renk atmadığını görürsünüz. Bu, katkı içermediğini ve sadece doğal rengini verdiğini göstermektedir.
  • Türk çayı deme yatırıldığında sizden en az on beş dakikalık bir süre ister. Bu süre tavşankanı diye tarif edilen rengine ulaşması için ihtiyaç duyulan bir süredir. Çayımız ancak bu sürede beklenen rengine ulaşabilmektedir.
  • Demlenen Türk çayı yarım saat içinde tüketilmelidir. Sadece taze olduğunda geleneksel tadına varılabilen Türk çayı bir saatin sonunda bayatlamakta ve alışılmış tadını vermemeye başlamaktadır.
  • Uzakdoğu çaylarının yumuşak içimine karşılık Türk çayı daha sert ve daha aromatik bir lezzete sahiptir. Farklı damak tatları oluşturulmaya çalışılan global dünyada çayımızın bu özelliği en büyük avantajıdır.
  • Çayımızın bir kilogramından 350-400 bardak çay içebilirsiniz. Mayıs ayı filizleri yaklaşık 400 bardak dem verebilirken ikinci ya da üçüncü sürgün filizler yaklaşık 350 bardak dem verebilmektedir. Bu tamamen doğal bir sonuçtur ve çayımıza kimyasal katkı eklenmediğini göstermektedir.
Saydığımız bu özellikler çayımızın korunması gereken alameti farikalarıdır.

Biliyoruz ki; özelliklerini istikrarlı bir şekilde koruyamayan mallar ne kadar özel olurlarsa olsunlar rakiplerinin istikrarlı tutumu karşısında piyasanın kaybeden tarafı oluyorlar. Çünkü tüketici alışık olduğu damak tadını aramakta israr ediyor.

Çay’ın binlerce yıl önce ortaya çıkması insan sağlığına olumlu katkı vermesi yüzündendir. Bu gün bu özellik ikinci planda kalırken kar etme duygusu birinci sıraya yükselmiştir.

Bu yüzden global piyasada daha fazla mal satmak isteyenler farklı damak tadı oluşturmak amacıyla katkı maddeleri kullanıyorlar. Farklılığı suni aromalarla yakalanmaya çalışan bu firmalar insan sağlığına zararlı mallar üretiyorlar. Çayımızın bu alandaki masumiyeti devam ederken tüketicimiz içinde büyük bir avantaj oluşturmaktadır.

Hiç kuşkusuz Türk çay sanayicisi, seksen yıl öncesinde olduğu gibi bu günde aynı damak tadında sahip geleneksel çayı üretmek istiyor. Seksen yıldır bu standardı hiç değiştirmedi, değiştirmemekte de israr ediyor.

Şimdi çay paketlerinde ‘’Karadeniz’in eşsiz bahçelerinden elde edilmiş çay’’ ya da ‘’çay nasıl demlenir’’ gibi genel ifadelerden başka bir ibare göremiyorsanız sebebi bundandır. Sanayici ile tüketici arasındaki güven çayımızın doğal kalitesi kadar özel bir anlam taşıyor.

Bu güven tablosu sektörün en büyük kazanımı olarak öne çıkıyor.

Muhtemelen çıkmaya da devam edecek.

Mustafa Yılmaz Kar

Çaysiad