ÜLKE İSTİHDAMINI BEKLEYEN GİZLİ TEHLİKE ‘’VERİMLİ İŞÇİ VERİMSİZİN İŞİNİ ELİNDEN ALIR’’

Adil gelir dağılımını amaçlayan ülkeler, geleneklerini de göz ardı etmeden, her alandaki yasalarını ihdas ederler. Bu yasalar ile sosyal devlet, milli gelirini bütün kesimlere, adil bir şekilde dağıtmayı hedefler.

İş ve çalışma yasaları da bu kapsamdadır. Ülkeler kendi ekonomik zenginliklerine ve kişi başına düşen milli gelirlerine uygun işçi hakları ve çalışma koşulları belirlerler. Çıkarılan yasaları uygulayarak onların koruduğu bireysel ve toplumsal hakları da güvence altında tutarlar.

Sorunlar yasaların uygulanmadığı ülkelerde ortaya çıkmaktadır. Gizli tehlikeler, sinsi iktisadi neticeler her geçen gün toplumları, bedeli çok ağır faturalarla karşı karşıya bırakmaktadır. Eroin gibi, öncesinde bir rahatlık vererek kendini gizleyen bu tehlikeler ortaya çıktıklarında, toplumlar için zaman çok geç olabiliyor. Ağır bedeller ödenebiliyor.

Bu tehlikelerin en büyüklerinden biri ''’verimli işgücü, verimsizin işini elinden alır’’ olmasından ileri geliyor. Bu bağlamda verimli işgücü, işverenin talebini her geçen gün zorlaştırılan çalışma şartlarına rağmen itirazsız kabul edenleri, verimsiz işgücü ise kazanılmış haklarını korumak için işverene karşı def’i ileri sürenleri ifade etmektedir.

Verimsiz işçiler üzerinden yorum yaapanlar,şöyle diyorlar. ‘’Bunlar iş olduğu halde çalışmayanlardır. Bak yabancı işçi geliyor sabahın yedisinde bahçeye giriyor, akşamın yedisinde bahçeden çıkıyor. Bizim insanımız tembel, çalışmıyor kardeşim’’ Oysa sinsi tehlike toplumu, ilk etapta sunduğu rahatlatma ile, bu günden kestirmekte kör davrandığı tehlikelerin içine çekmektedir. Yarın keşke! diyecek bu günkü gibi düşünmeyecekler.

Her sektörde örnekler bulabilirsiniz. Ben ilgi alanımda olan çay sektöründen örnek vereceğim. 2006 yılında çay sektöründe çay toplamak üzere ülkemize yabancı işçilerin geldiğini duymuştum. Bu işçiler sınıra yakın yerlerde günlük çok ucuz yevmiyeler ile çay topluyorlarmış. 2008 yılında Trabzon bölgesinde de yabacı işçilerin görüldüğüne ve yevmiyelerinin çok ucuz olduğuna dair söylentiler vardı. Günlük ücretlerin 20-25 TL olduğu ifade ediliyor ve 1000/1500 kişinin çay toplamak amacı ile ülkemize geldiğinden bahsediliyordu.

Bu işçiler Ülkemizde aldıkları yevmiye ile kendi ülkelerinde iyi bir satın alma gücü yakalamışlardı. Bu avantaja karşılık onlarda, her yıl iş bulmak adına, çay müstahsillerine daha verimli iş çıkarmaya özen gösterdiler. Sabahın yedisinde bahçeye girdiler, akşamın yedisinde bahçeden çıktılar.

Yerli işçiler bu şartları kabul etmiyordu. Çünkü ülkemizde iş yasalarının kendilerine sunduğu kazanılmış hakları vardı. Yasların kendilerini koruyacağını düşündüler ve kazanılmış haklarını muhafaza etmek istediler.

Müstahsil ise, her geçen yıl, yasaların uygulanmamasının sağladığı verimli iş gücüne erişebilme kolaylığını avantaj bildi. Yabancı işçilere olan talebini arttırdı. Aranır hale geldiğini anlayan yabancı işçilerde kendilerini naza çekerek durumu fırsata çevirmeyi başardılar. Ücret tablosu ve sosyal kazanımları her geçen yıl yabancı işçiler lehlinde değişti.

Müstahsil bir öğlen yemeği vererek çalıştırdığı yabancı işçileri bugün kahvaltılarını, öğlen yemeklerini, getirip götürülmelerini ve sigaralarını da alarak çalıştırabiliyor. Günlük net ücretler 25 TL den 95 Tl ye çıktı. Şimdilerde beş çayını da talep ettikleri söyleniyor.

Verimsiz işçilerle olan diyalog aynen devam ediyor..

- Bak kardeşim, ben seni tercih ederim amma, elin yabancısı gelmiş bana bu şartlarda çay topluyor, sende aynı şartlarda toplamalısın ki bende seni çalıştırayım.

Şimdi olumsuz yönde gelişen tabloya bakalım.

90 günlük vizelerini hesaba katarsak mütevazi bir rakamla, birinci sezon için 16000 kişi, ikinci sezon için 10000 kişi olmak üzere toplamda 26000 yabancı işçinin çay sektöründe çalışmak için ülkemize geldiği tahmin ediliyor. İki sezonluk hesap yaparsak bunun anlamı,  ½ yani 13000 kişi 180 gün sürekli çalışıyor demektir.

Yapılan araştırmalardan anlaşıldığına göre çay sektöründe toplanan çayın %50 sinin üzerinde bir kısmını yabancı işçiler topluyor. Yani 2015 yılında toplanan 1,4 milyon ton yaş çayın 700 bin tonunu yabancı işçiler toplamış.

Kişi başına toplanan çay miktarı kişinin bilgisine ve becerisine göre değişebildiği gibi çay bahçelerinin verimine göre de değişebilmektedir. Sektörde ortalama kişi başı mübaya miktarı 250 kg/gün dür.

Bir yabancı işçinin günlük maliyeti ise sabah kahvaltısı, öğlen yemeği, sigarası, getirilip götürülmesi dahil 117 TL dir. Yani, ülkemizde yabancı işçilerin topladığı bir kg çayın işçilik maliyeti 47 kuruşa geliyor diyebiliriz.

O halde, 2015 yılında toplanan çayın yabancı işçiler yönünden toplam maliyeti ise, 700 bin ton x 47 kuruş = 329 milyon TL, yani 113 milyon dolardır.

Bu ciddiye alınması gereken önemli bir rakamdır.

Tasarruflarımızı artırmak zorunda olduğumuz bu zor günlerde ödediğimiz 113 milyon dolar.

Şimdi biz hammade de karşı karşıya kaldığımız kalite düşüklüğüne mi yanalım? Yoksa verimli işgücünün işsiz bıraktığı genç işsizlerimize mi?

Ya da her geçen yıl daha da karmakarışık hale gelen bu sorun sarmalının yarınlarda sebep olacağı daha büyük sıkıntılara mı?

Sorunu müstahsil görsün diyemeyiz. O elini uzattığında erişebildiği verimli işgücü ile yakaladığı rahatlığın bugün için keyfini çıkarmakla meşgul. Yarınları düşünmüyor. Yarınlarda bu insanların gelmediği ya da gelemediği durumda ne ile karşı karşıya kalacağının hesabını yapmıyor.